Düşünüyorum. Sonra tekrar düşünüp, düşünüyorum. İdrak ediyorum tarihleri, geç. Ahir zaman, savaş dahi hızlı.
Başucumda birilerinin evi adam boyu delinirken, hayır çok üşümüyorum. Konfor seviyemi kontrol ediyorum sonra, ayak havlusunun değeri gözümde büyüyor kat kat. Gitsem seni de yanıma alamam. (ama iyi ki varsın). Çılgınlık hizasındaki konforumu eylemsizliğimle çarpıyorum sonra. Suçum büyük. Oturmak vakti değil, pes etme vakti hiç değil. Ben pes etmesem dahi düşebilirken ben pes edersem kesin düşeriz. Biz tek bir şehir değiliz, içinde insan olan bütün şehirleriz.
Konfor seviyemizin kör edici büyüklüğü pes edişimize göz yumacak kadar geniş değil. Değil. Sadeleşmek vaktidir vakit. Az yiyip çok dağıtmak vaktidir. Sende kalanla değil, senden gidenle zenginleşme vaktidir. Kış vakti ayak havluları dağıtmanın zamanı, evsiz misafirlerimize.
Yazı oldu mu olmadı mı bilmiyorum, karar veremedim. Çok da önemli değil zaten. Önemli olan elinden bir şey geliyorsa onu yapmak, kendini ikna edebilmek; lanetleyip haykırmak yerine.
Çünkü bir taş bir taştır. Bir taş bir patika etmez ama o taş olmasa hiç etmez. (Saint Exupery ilhamı sağolsun)
Sonra sağımdakilere üzülmeye solumdakilerin empatisiyle yaklaşmama garip diyecekler, olmaz öyle şey diyecekler. Durun ve düşünün acı denen şey ortak bütün dillerde. İsrail Filistin’i bombalarken bunu protesto eden yahudiler de yaşıyor bu dünyada, varlıklarını inkar etmek oyuna başlamadan kaybetmek demektir bence, taşları az saymaktır.
“Biz tek bir şehir değiliz, içinde insan olan bütün şehirleriz.” ve Sende kalanla değil, senden gidenle zenginleşme vaktidir.”
Bayıldım, inanılmaz ifadeleriniz var, zekice, felsefi, ve bir o kadar da lirik tadı var yazdıklarınızda. harikasınız. Teşekkür ederim, sevgiler, nia
BeğenLiked by 1 kişi
Estağfirullah, harikalık harcım değil. Ve asıl ben teşekkür ederim, kara bulutlarımla birlikte gezdiğim şu günlerde beni gülümsettiğiniz için 🙂
BeğenLiked by 1 kişi